Sayfalar

20 Nisan 2012 Cuma

Aşk arayanın mı, hakedeninmi ?



                Tabi bahar ayları geldi her köşede bir çift el ele, birbirine sokulmuş sevgi sözleri söyleyip kıkırdaşıyorlar. Haklılarda şimdi bahar en tatlı zamanları taze aşklarını saklamadan cesurca sergiliyorlar. Ama biraz düşünmek lazım acaba onlar birbirini arayıp mı buldu yoksa birbirlerini mi hakettiler? Şimdilerde bildiğimiz üzere sosyal medya veya elde telefonlar tıkır tıkır insanlar tanımadığı birilerine bile rahatlıkla utanmadan uzaktan uzağa (tokat yeme tehlikesi olmadan ) cesurca spontane tanışıp sadete gelebiliyorlar. Hatta bırakın tanımadığı hayatı boyunca bir kere yolda veya bir yerde gördüğü birini bile bulup onunla arkadaş olabiliyor isteklerini sorularını sorup yanıt bulabiliyor. Bu şekilde rahatça insanlarla iletişim kurabildiğimiz düşünmeden hareket edebildiğimiz zamanlarda aşk için kelimenin tam anlamıyla aranıyoruz. Çok kolay değil mi artık beğenilerin, düşüncelerin, konuştukların, yediklerin, içtiklerin, dinlediklerin vs. hepsini insanlar kolayca biliyor hatta sen bilinçli paylaşıyorsun. Kötü bir şeyde değil hani kısa hayat içinde gereksiz uzayan tanışma, kaynaşma evresini kısa sürede tamamlıyorsun teknolojiyle birlikte ilişkilerde de çağ atlıyoruz sanki.
                Böyle aranırken ya da durup dururken hiç beklemezken de bir anda çıkıp geliverenler var birde onlar sizin isteğiniz ışında oluyor aslında karşıdan gelende bunun farkında değil resmen trafik kazası gibi. Yazılmış yani sana, ama tanımıyorsun etmiyorsun uğraşıyorsun koşturuyorsun. O senin farkında değil seni öğrenmeye çalışıyor, sen onun farkında değilsin sen onu tanımaya çalıyorsun. Bakışmalar göz kaçırmalar falan derken bir anda tanışıyorsun falan bir süre ismiyle hitap ediyorsun, selam vermeye başlıyorsun, görünce gülümsüyorsun, utanıyor, sıkılıyorsun. Derken bir gün artık oturup konuşacak düzeyde arkadaş oluyorsun tabi bunlar oluncaya kadar günler haftalar geçmiştir bile e yavaş yavaş başka yerlere beraber gitmeye başlıyorsun. Bir gün elinde ufak bir hediyeyle karşındakine artık her şeyi söylüyorsun. Şanslıysan hemen orada sarılırsın, ama değilsen uzunca bir zamanda bunun cevabı için beklemek zorundasın. Emin olamazsın doğru mu yaptım yanlış tamamen kaybetme ihtimalinde vardır veya tamamen kazanma, korkarsın düşünürsün, için içini yer. Eğer cevabın geldiyse mutlusundur ama yine de yeni çağdakilerin ilk gününe anca gelebilmiş ve kim bilir aradan kaç zaman geçmiştir.
                Hızlı çiftler şimdiden evlilik hayalleri yapmaya başlamıştır bütün bahar gezmiştir, sevdiğini anlatmış karşısındakinin gönlünü kazanmıştır çiftler. Hayaller kuruluyor çok güzel şeyler düşünülüyor o kadar mutlular ki nasıl anlatacaklarını bilmiyorlar. Karşısındakine doyamıyor falan yaz gelmiş tatil planları falan… O yaz da arayıp bulmuşlar için çok güzel geçiyor ama laçka olmaya başlar bütün duygular. Sarfedilen kelimelerin içi boştur bir anlam yüklü değildir. Hani karşındaki aman demedi demesin diye söylenilen hoş güzel sözler söylersin canın istediğinde sarılır istemediğinde arkanı dönersin. Tanıştığında öpmeye kıyamadığın o insan gitmişte sanki sıradan yanında olan biri var. Bazen sıkıcı gelmeye başlamıştır ufak çaplı tartışmalar falan olur. Ama hemen özürler dilenir tekrardan böyle kalan küller yellenir yeniden alev çıkartılmaya çalışılır. İçten içe de iki tarafı yaz sonuna doğru düşünceler sarmıştır bile acaba seviyor mu sıkılıyor mu başka biri mi var ?
                Eski kafa çocuklarımız ise daha yeni yan yana oturabilmeyi başarmış elini tutup tutmamak arasında çekiniyorlar birbirlerinin. Ve an geliyor eller bir gün birbirine değiyor ve o an kalp atışları hızlanıyor zaman duruyor birbirlerinin yüzüne bakmadan ellerini dolayıveriyorlar. Tabi zaman geçtiği için artık yaz geldi ve el ele dolaşmanın da tadına varamıyor çiftimiz eller terliyor çekiyorlar sonra ellerini. Konuşmalar kısa sorular ve tek kelimelik bazen ise kısa cümlelerle cevaplar şeklinde devam ediyor. Hala birbirlerini doğru düzgün tanımıyorlar bile. Bir gün buluşunca en az üç beş gün belki b hafta hatta daha uzun süre görüşemiyor bu çiftler. Öyle buluşunca da sarılıp koklaşma olamıyor genelde suskunca ufuklara bakıp iç çekmeler oluyor. Bütün yaz boyu tatil bile yapmak istemiyor insanın canı uzak bir yere gidince sanki bir daha gelmeyecekmiş gibi oluyor diğerine yada geldiğinde bulamayacakmış gibi. Hep özlüyor hiç ulaşamıyor , hem bu kadar yakın bir o kadarda uzak sevgilin nasıl iş bu ama aklına düştüğü zaman yine içini bir huzur kaplıyor o sıcak yaz gecesinde bile mutlu uyuyorsun.
                Teknolojik çiftler için yaz bitmiş yazın yorgunluğu vurmuş sonbaharın ilk aylarını bu hızlı yaşamın dinlence yeri olarak beliriyor. Artık o mesajlar atılmamaya, online görüşmeler zayıflıyor yavaş yavaş bağlantı kopuyor sanki. Sonbahar yağmurlarıyla birlikte bütün o içten duygular sel olup akıyor gidiyor. Artık geriye o küçük tartışmaların yaraları kanser gibi büyümeye başlıyor ve ufacık hatta ve hatta sebepsiz konular üzerine büyük uzun tartışmalar küsmeler başlıyor. Ama bir süre sonra giderse ben yalnız kalırım korkusu illa bir tarafa hatalı olduğunu düşündürüp özür diletiyor. Ama daha özrü dilerken bir şekilde garipler yeni bir tartışmanın içinde buluveriyor kendini. Böyle böyle artık tartışmadaki sözler ağırlaşmaya ufak hatalar bile yüze vurulmaya başlanıyor tevazu ve saygıdan eser kalmamıştır. Artık suların kaynadığını farkeden çift için iki seçenek var ya bitecek ve yalnızlığıyla kafasını dinleyecek yada onu da bulduğu gibi yeni birini bulup gidecek. Belki de o yazın ona kur yapan kişiyi bulup onla devam edecek yoluna. Yalnızlığı seçenler hemen basıyor ayrılık manifestosunu fakat diğerleri işini garantiye almadan bırakmıyor çünkü yalnızlık çok soğuk çok karanlık çok kötü.  Genelde durumunu garantiledikten sonra yavaşça çekiliyor ve gidiyor ama bir de kötü bir ihtimal var karşısındaki onun yaptıklarını anladığı vakit aldatma damgasını yiyiveriyorlar alnına. Artık aylardan Kasım ve ayrılık çanları çalmıştır bu hızlı çiftimiz için yolun sonu gelmiş ve iki tarafta kendi yolunu çizmiş ve arkasını dönüp gitmiştir. Bir daha yollarını iç bir yerde kesiştirmesine bile imkân tanımadan.
                Üsküdar delikanlısı ile İstanbul hanımefendisi çiftimiz ise havaların soğumasıyla üşümemeyi bahane ederek yeni yeni sarılmaya başlamış ne yapacağını hala bilmemekte. Ama hala çok mutlu her ikisi içinde bitmek bilmeyen doyumsuz sevgi var içlerinde karşısındakine. Nasıl ifade edeceklerini gayet iyi biliyorlar bir tatlı busenin onlar için ömre bedel karşılıksız sevgi olduğunu düşünüyorlar. Ama gel gelelim utangaçlık yok mu yüzüne bakarak sevdiğini söylemekten çekiniyor bunlar daha. Nasıl öpsünler birbirini. Derken gel zaman git zaman alışıyorlar birbirlerine ama bitmek bilmeyen sevgileri onlar için utangaçlık çemberini kaldırmadığı gibi birbirlerine göstermiş olduğu saygıdan mıdır artık bilinmez karşısındakine empati oluşturmada, anlamada üstlerine yok. Bir bakışın bile anlamını sözlere ihtiyaç duymadan kavrıyorlar çok konuşmuyorlar da zaten. Ama bu çiftten ne kasım ne aralık bir şey koparabiliyor. Sanki bir ağaç gibi kökleniyor sevgileri saplanıyor toprağa zaman rüzgar gibi de esse sel gibi de aksa onlar hala orada ve gün geçtikçe büyüyorlar.  Belki yıllar belki bir ömür süren bir aşkın hikayesini yaşıyorlar artık.
                Şimdi söyleyin hangisi aşk arayanınki mi hakedenin mi ?